12 Haziran 2014 Perşembe

KOMÜNİST KÜRDİSTAN TEHLİKESİ

Türkiye'yi Bölmek İsteyenler Bu Satırları Dikkatli Okusunlar

Türkiye'nin Güneydoğusunda kirli bir oyun oynanıyor. Bu oyunun amacı, önce Güneydoğu'yu, ardından Türkiye'yi ve en son olarak da tüm dünyayı komünist yapabilmek. Şu anda "PKK ile masaya oturalım" veya "Güneydoğu'da PKK'ya toprak verelim" şeklinde çıkan çatlak sesler, bilerek veya bilmeyerek aynı amaca hizmet ediyor: Komünist bir dünya devleti...

hayali Kürdistan bayrağı

İnsanların çok büyük bir bölümü bu ciddi tehlikenin farkında bile değiller. Kendilerince, toprak verilirse, PKK ile masaya oturulur, Öcalan ikna edilirse Türk topraklarında terörizmin sona ereceğini sanıyorlar. Bölünme taraftarlarının bir kısmını ise eski komünistler oluşturuyor. Bu kişilerin büyük bir çoğunluğu yıllar içinde çizgilerini değiştirmiş göründüler, dikkat çekmemeye çalıştılar. Ancak komünizmin en ateşli savunucuları olarak gizliden gizliye propagandalarını yürüttüler, hala da yürütmeye devam ediyorlar. Onların "en iyi çözüm toprak vermek" telkinleri sistematik olarak yaygınlaştırılmaya, bu sinsi fikir, insanlara makul gösterilmeye çalışılıyor. Halkımıza, "tek çözüm bu kaldı" hipnozu uygulanıyor. Bunu yaparak, Kürt kardeşlerimizi de, bütün Türkiye'yi de kendilerince felakete sürüklemeyi planlıyorlar. Bu tehlikeli oyunu yumuşak bir dille, ince telkinlerle, "mağduruz, eziliyoruz, kurtuluşumuz bu" maskesi altında göz göre göre oynuyorlar. 20. yüzyılda dünyaya acı, kargaşa ve zulüm getiren komünizm felaketini ve vahşetini daha da vahşi bir şekilde yaşatmaya çalışıyorlar.

PKK'ya çözüm gazete küpürleri

Bu kitabın amacı; komünist bir terör örgütü olan PKK'nın asıl niyetini, Kürt kardeşlerimize yönelik oynanan oyunu ve ülkemizin bölünmesinden yana olanların çarpık fikir yapılarını deşifre edebilmektir. Burada bilinmesi gereken bir nokta daha vardır. Bölücü terör örgütü, Kürt milliyetçiliği üzerine kurulmuş terörist bir gruptan ibaret değildir. PKK; KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİ KENDİ ÇIKARLARI DOĞRULTUSUNDA KULLANAN DARWINİST, KOMÜNİST, STALINİST VE LENINİST BİR YAPILANMADIR.

Bu gerçeğin farkında olmak, PKK hakkında bilinenler ve PKK'ya yönelik alınması gereken tedbirler konusunda tamamen farklı bir bakış açısı getirir. Ülkemizin güneydoğusunda yaşanan bu terör sorununu Türkiye'yi parçalayarak çözebileceklerini sananlar ve "toprak verelim kurtulalım" diyenler, bu kitabı okuduklarında ne kadar büyük bir bela ile karşı karşıya olduklarını çok daha iyi anlayacaklardır.

Bu büyük belanın detaylarını anlatmadan önce:

PKK şunu bilmelidir!

Ülkemizin güneydoğusunda komünist bir ayaklanmaya asla müsaade etmeyiz ve PKK'ya bir avuç toprak dahi kesinlikle vermeyiz. Mustafa Kemal Atatürk'ün açıkça belirttiği gibi "Komünizm, Türk dünyasının en büyük düşmanıdır. Bu nedenle her görüldüğü yerde ezilmelidir" ilkesine uyar ve komünizmin ülkemize girmesine asla izin vermeyiz.

Türk - Kürt kardeşiz

özerklik gazete küpürleri

PKK terör örgütü şunu bilmelidir: Komünistlere verecek bir karış dahi toprağımız yoktur!

"Toprak verelim, kurtulalım" diyerek komünistlere yol açmaya çalışanlar şunu bilmelidirler:

Toprak verilmesi Türkiye'yi huzura erdirmez, tam tersine çok büyük bir felaketin içine sürükler. Türk Milleti olarak bizim, şehit vermede bir sorunumuz yoktur ve ayrıca bir parça toprak dahi verilmesine iznimiz de yoktur. Böyle bir ihtimal söz konusu bile değildir.

Halkımız da şunu bilmelidir:

Mustafa Kemal Atatürk
Bu Vatan'dan verilecek bir avuç toprak, necip Türk Milletinin bütün haysiyetini, şerefini, onurunu, asaletini, gücünü, varlığını, namusunu yok etmek demektir. BU, ASLA OLMAYACAKTIR. Bizim PKK ile tek bir anlaşmamız vardır. Bu anlaşmanın temeli, Atatürk'ün şu eşsiz sözleridir:

"Esas, Türk Milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Türk'ün haysiyeti, izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. BÖYLE BİR MİLLET ESİR YAŞAMAKTANSA MAHVOLSUN EVLADIR. Binaenaleyh, YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM!" Kemal Atatürk

Bölücü terör örgütü PKK ve ülkemizin doğusunda yer edinmeye çalışan komünizmi alttan alta destekleyenler, öncelikle Vatan’ı asla böldürmeyeceğimizi bilmelidirler. Bilmeleri gereken ikinci önemli nokta ise; ne Türkiye'de ne de dünyada komünizme asla izin vermeyecek olduğumuzdur. Bu kitap ile halkımıza, komünizmle tek etkili mücadele metodu gösterilmektedir. Bu bir ilmi mücadeledir ve anti-Darwinist propaganda ile gerçekleştirilecektir. ANTİ-DARWINİST PROPAGANDA İSE, TÜM KOMÜNİSTLERİN KORKULU RÜYASIDIR. İŞTE BU İLMİ MÜCADELE, ALLAH'IN İZNİYLE, KOMÜNİZMİ DÜNYADAN SİLİP YOK EDECEKTİR.

Terörün bitmesi, örgütün Marksist Leninist ideolojiyi tam anlamıyla terk etmesiyle mümkündür

turkey, kurdistan
Terörün bitmesi için kesin çözüm, terörün fikri zeminin ortadan kalkmasıdır. Bu da anti Darwinist anti materyalist bilimsel çalışmayla olur.

PKK terör örgütünün silah bırakmasına yönelik olarak devletimiz ve hükümetimizin kararlılıkla devam ettirdiği 'Çözüm Süreci' şu ana kadar başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Sayın Başbakan Erdoğan'ın en baştan itibaren ve özellikle de son dönemlerde konuşmalarında ısrarlı ve kararlı bir şekilde "tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" vurgusunu yapıyor olması ve bu vurguya yönelik itirazların gelmemesi milletimizin güvenini artıran çok önemli ve yerinde açıklamalardır. Sayın Başbakanımızın ve hükümetimizin akılcı, ferasetli ve bölünmeye karşı dirayetli tutumu, aynı zamanda Başbakanımızın vicdanının da güzel bir tecellisidir. Şu an itibarıyla PKK terör örgütünün geçtiğimiz dönemlere nazaran gözle görülür bir şekilde eylemsizlik içinde olması da bu girişimin başarısına olan inancı arttırmaktadır.

Ancak bu dönemde Öcalan'ın basına yansıyan bazı sözlerinin PKK'nın ve Öcalan’ın fikirlerinde bir değişim olmadığını da göstermesi açısından önemlidir.

öcalan, pkk

Kamuoyuna "İmralı Zabıtları" olarak yansıyan ve Abdullah Öcalan'la BDP milletvekilleri arasında geçen diyaloglarda Öcalan’ın terörü kendince meşru gösteren, ülkeyi kan gölüne çevirmekten çekinmeyen düşünce yapısından ve sapkın Stalinist felsefesinden vaz geçmediği açıkça görülmektedir.

Öcalan’ın bu zabıtlara geçen ifadeleri:

"Hakikat komisyonu da kurulacak. Akil adamlar denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri dönüş olacak. Bunları yapmazlarsa geri çekilme olmaz. Çekildiğimiz alanda gerillayı daha da büyüteceğiz. Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Suriye var, İran var. Şu an Suriye’de 50 bin, Kandil’de 10 bin, İran’da 40 bin var."
"Bunu yapmazlarsa daha da gelişkin bir gündemle karşılaşırlar."

"Başarılı olursam, ne KCK tutuklusu kalır ne başkası. Bu olmazsa 50 bin kişiyle halk savaşı olacak. Ölen ölecek, ben karışmıyorum. Yalnız, herkes bilmeli ki, ‘Ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız’."
"Bizim sınıf ve halk savaşımızın ne kadar amansız olduğunu bilmiyordu."
"Kürtler mutlaka bir öz savunma gücü oluşturmalı."
Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere Öcalan, uygun zemin ve şartlar bölücü terör örgütü PKK lehine olgunlaştığı taktirde teröre, bölgesel Stalinist ayaklanmaya ve bölünme için şiddette tekrardan geri dönmeyi düşünmektedir.

Öcalan diğer yandan, Yargıtay'ın terör örgütü olarak kabul ettiği KCK yapılanması kullanılarak, PKK'lı teröristlerin geri çekildiği bölge ve alanlarda yeniden örgütsel yapılanmaya gidileceğini, PKK'nın boşalttığı bölgelere daha çok sayıda yeni örgüt militanı yerleştirileceğini belirtmiştir. Bununla birlikte Öcalan PKK güçlerinin zaten yurt dışında olduğunu, gerektiğinde bu güçlerin ülke içine girerek bir iç savaş başlatacağı düşüncesini de dile getirmektedir.

Öcalan sözleri içinde, KCK tarafından oluşturulduğu iddia edilen sözde paralel devletin silahlı gücü olan 'öz savunma gücü'ne de özellikle vurgu yapmıştır. Öz savunma güçleri olarak adlandırılan ve sözde bir PKK Devleti kurulmasına destek vermek amaçlı, bölge halkını savaşa hazır hale getirmeye yönelik kurulmuş bu illegal yapılanmalar, Öcalan tarafından özellikle üstünde durulması talimatıyla örgüte iletilmektedir.

Özetlemek gerekirse;

1.   Halk ve sınıf savaşından, Türk solunu temsil ettiğinden, Dev Genç çizgisini koruduğundan bahseden Öcalan, kendi hakkında Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’nın vermiş olduğu "Marksist Leninist temelde bir devlet kurma" tespitindeki fikrinden vazgeçmediğini göstermekte,

2.   Silahlı bir ayaklanma için silahlı terörist güçlerin temin ve tesisine çalışılması talimatını vermekte,

3.   Örgütün Marksist Leninist propagandasının daha da büyütülerek tabana yayılmasını, örgüt militan sayısının çokça arttırılmasını emretmekte,

4.   Bölge insanının bir iç savaşa hazır olmasına yönelik hazır edilmesini istemektedir.

Tüm bunların yanında, Abdullah Öcalan'ın federasyon ve özerklik düşüncesinde de pek bir değişiklik olmadığı basında yer alan notlardan anlaşılmaktadır:

"Kürtler kendilerini özgürce ifade edecek ve yönetecektir. Şu anda yasa dayatırsak büyük alerji yaratır. İleride olabilir."
"Tavrımız şu olacaktır, ana ilke olursa biz kullanırız. Siz ister yasa çıkartın, ister çıkartmayın. İspanya’nın bütünlüğü içinde milliyetler ve bölgelerin demokratik hakları ve dayanışmaları garanti edilir. Dün yine tartıştık. Tarihsel ve kültürel kimlikler miras zenginliğimizdir. Kendilerini özgürce ifade etmeliler, ki bu örgütlenme ve yönetmeyi de içerir ve yaşamaları bir haktır ve garanti edilir."
Öcalan ve BDP'liler tarafından İspanya örneğinin özellikle dile getirilmesinin nedeni, İspanya'nın Bask Bölgesine verilen özerkliğin İspanyol anayasasında üniter yapıyı bozmayacağının ve özerk yapının anayasal güvence altında olduğunun belirtilmesi nedeniyledir. Oysa İspanya'da durum hiç de arzu edildiği gibi devam etmemektedir.

İspanya'da şu an 17 tane özerk topluluk ve 2 tane özerk şehir bulunmaktadır. İspanya'nın kuzey doğusunda yer alan ve yıllardır kendilerince bağımsızlık mücadelesi veren Katalonya özerk bölgesi ise, ekonominin zaten dibe vurduğu, işsizliğin yüzde 25'e ulaştığı bir zamanda Madrid yönetiminden bağımsız bir ekonomik güce erişmek ve bir takım yasal değişiklikler istemektedir. Katalan yöneticiler 'Eğer statü değişikliğini İspanya hukuku içinde yapamadığımız takdirde, bunu yerel Katalan hukuku içinde yapmanın yollarını araştıracağız' diyerek bölünmenin sinyallerini vermiştir. Örgütledikleri 1,5 milyon kişi de 11 Eylül 2012'de Barcelona sokaklarında bağımsızlık isteyerek "Katalonya, yeni Avrupa devleti" şeklindeki sloganlarla gösteri yürüyüşü yapmıştır.

Almanya'da yayımlanan Der Spiegel dergisinde bu konuya değinen Fiona Ehlers, Hans Hoyng, Christoph Schult ve Helene Zuber imzalı incelemede, “Borç krizi Avrupalı ayrılıkçıları güçlendiriyor” tespitinde bulunulmuştur.


Şunu da unutmamak gerekir ki, PKK Marksist Leninist bir terör örgütüdür ve propaganda ile güç kazanmıştır. Halen de dağa çıkarılan gençler öncelikle, sözde akademilerde, aylarca fikri eğitime tabi tutulmakta, Marksist Leninist ideolojiyi benimsedikten sonra, “bu ideolojiye dayalı bağımsız bir Kürdistan kurmak” hedefiyle eline silahı almaktadır. Bölgede herhangi bir şekilde özerklik elde etmeleri durumunda, Kürt halkı üzerinde ideolojilerinin gereği olan Marksist Leninist Stalinist bir baskı sistemi oluşturacakları da açıktır. İlk dönemlerinde maddi, askeri ve siyasi desteği merkezden alarak güçlenmeyi hayal eden terör örgütü daha sonra bu özerkliği bağımsız komünist Kürdistan devletine taşımayı planlamaktadır. Bu plan sadece Kürt vatandaşlarımız için değil tüm Ortadoğu için çok kanlı bir sürece dönüşecek son derece tehlikeli bir plandır. Dolayısıyla bütün bu görüşme süreci içinde bu tehlikelerin sürekli göz önünde bulundurulması hayatidir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin inanç ve idealinde Türk İslam Birliği'nin kurulması zarureti, Devletimiz için asla vazgeçilmeyecek bir ülküdür. Bu ideal çerçevesinde parçalara ayrılmak, bölünmek bir yana bütünleşmek, güçlenmek ve Avrupa Birliği modelli büyük bir birlik kurarak büyümek tek hedeftir. Bu hedefin gerçekleşmesiyle sadece Kürtler değil Türkler, Lazlar, Abhazlar, Çerkesler yani bu vatanın bütününü oluşturan Türk Milleti ve tüm bölge insanı gerçek huzura, barışa, rahata ve konfora ulaşacaktır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder