16 Haziran 2014 Pazartesi

İSLAM TERÖRÜ LANETLER



11 Eylül 2001 günü Amerika Birleşik Devletleri'nin iki büyük kentine karşı düzenlenen ve on binlerce masum insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olan terörist saldırıları, bir Müslüman olarak şiddetle lanetliyor ve Amerikan halkına başsağlığı diliyoruz. Bu saldırılar, terörün gerçek kökeni ile ilgili çok önemli bir konuyu dünya gündemine getirdi. Ve bu vesile ile İslam'ın barış ve hoşgörü dini olduğu, insanlara merhameti ve adaleti emrettiği bütün dünyaya yaygın olarak duyurulmuş oldu. Birçok dünya lideri, önemli basın yayın kuruluşları, televizyonlar, radyolar defalarca gerçek İslam'ın şiddete hiçbir şekilde izin vermediğini, daima insanlar ve toplumlar arasında barışı emrettiğini kendi topluluklarına anlattılar. İslam dinini yakından inceleyen ve Allah'ın Kuran'da emrettiği gerçek İslam dinini tanıyan Batılı çevreler İslam ve terör kelimelerinin birarada bulunmasının kesinlikle mümkün olmadığını, ilahi dinlerin hiçbir şekilde şiddete izin vermediğini tüm açıklığıyla ortaya koydular.

Bu kitabın konusunu da, lanetlendiğimiz bu vahşetin kaynağının kesinlikle ilahi bir din olmadığı, özellikle İslam'da teröre yer bulunmadığı gerçeği oluşturmaktadır. İslam dininin yegane kaynağı olan Kuran'da ve başta Peygamberimiz Hz. Muhammed olmak üzere tarih boyunca yaşamış tüm Müslüman yöneticilerin uygulamalarında bu gerçek tüm açıklığıyla ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de bu kitapta Kuran ayetlerinin ışığında ve tarihten örneklerle İslam'ın terörü yasakladığını ve haram kıldığını tüm delilleriyle ortaya koyacağız.

Bilindiği gibi, asırlardır dünyanın farklı bölgelerinde çeşitli terör eylemleri gerçekleştirilmektedir. Her biri farklı gruplar tarafından ve farklı amaçlarla yapılan bu eylemler kimi zaman komünist bir örgüt, kimi zaman faşizan bir grup, kimi zaman da radikal ya da ayrılıkçı çevreler tarafından üstlenilmektedir. Amerika gibi ülkeler sık sık ırkçı ve marjinal terör grupları tarafından gerçekleştirilen saldırılara hedef olurken, Avrupa ülkelerinde, çeşitli terörist gruplar tarafından şiddet eylemleri düzenlenmektedir. Yunanistan'da 17 Kasım, Almanya'da RAF, İspanya'da ETA, yine Almanya'da neo-Naziler, İtalya'da Kızıl Tugaylar ve daha pek çok örgüt terör ve şiddet yöntemiyle seslerini duyurmaya çalışmakta, hiçbir suçu olmayan, savunmasız insanları vahşice katletmektedirler. Gelişen ve değişen dünya koşulları ile birlikte terörizm de değişiklik göstermekte, gelişen teknolojiye bağlı olarak elde ettiği yeni imkanlarla etkisini ve gücünü her geçen gün artırmaktadır. Özellikle de internet gibi kitle iletişim araçlarının etkisiyle terör faaliyetlerinin alanı ve etkisi daha da genişlemektedir.

Bir terör eylemine fail ararken, kaynağı dinsizlikte aramak gerekir. Çünkü din ahlakı sevgiyi, merhameti, affediciliği ve barışı emrederken, terör acımasızlık ve şiddet yanlısıdır, kan dökmek, öldürmek, acı çektirmek ister.

ABD ve Avrupa'daki gibi Batı kökenli örgütlerin yanı sıra, Ortadoğu çıkışlı terör örgütleri de bulunmaktadır. Nitekim dünyanın dört bir yanındaki kimi terör girişimleri bu gruplar tarafından üstlenilmekte ve gerçekleştirilmektedir. Ancak burada çok önemli bir noktayı vurgulamak gerekmektedir. Bu gibi terörist eylemleri gerçekleştiren kişilerin Hristiyan, Müslüman veya Yahudi ismi taşımaları bazı çevreleri yanlış kanaatlere sürüklemekte ve ilahi dinlerle bağdaşmayan iddialar ortaya atmalarına neden olmaktadır. Teröristler, Müslüman isimleri taşısalar ve kimliklerinde "Müslüman" yazıyor olsa bile, işledikleri cinayetlere "İslam terörü" denemez. Aynı şekilde Hristiyan olsalar, "Hristiyan terörü" veya Yahudi olsalar "Yahudi terörü" de denemez. Çünkü kitabın ilerleyen bölümlerinde de inceleyeceğimiz gibi, İlahi bir din adına masum insanların öldürülmesi mümkün değildir. Unutmamak gerekir ki, New York'ta veya Washington'da öldürülen insanlar arasında, Hz. İsa'yı sevenler (Hristiyanlar), Hz. Musa'yı sevenler (Yahudiler) ve Müslümanlar da vardır. Bu masum insanları öldürmek, Allah'ın affetmesi dışında, cehennem azabı ile sonuçlanacak olan büyük bir günahtır. Dine inanan, Allah korkusu taşıyan bir insan hiçbir şekilde böyle bir şey yapamaz.

Böyle bir vahşetin failleri, hangi dine mensup olduklarını iddia ederlerse etsinler, bunu ancak dine saldırmak amacıyla yapıyor olabilirler. Amaçları, dini insanların gözünde kötülemek, insanları dinden soğutmak, dindarlara karşı nefret ve tepki oluşturmak olabilir. Dolayısıyla masum insanlara yönelik "din" adı altındaki her saldırı, aslında dine karşı da yapılmış bir saldırıdır.

Din, sevgiyi, merhameti, barışı emreder. Terör ise dinin zıttıdır; acımasızdır, kan dökmek, öldürmek, acı çektirmek ister. Dolayısıyla bir terör eylemine fail ararken, kaynağı dindarlıkta değil, dinsizlikte aramak gerekir. Olayın kökenini, faşist, komünist, ırkçı, materyalist düşüncedeki insanlarda aramak gerekir. Teröristlerin hangi ismi taşıdığı, kimliklerinde ne yazdığı önemli değildir. Bir kişi masum insanları göz kırpmadan öldürüyorsa, dindar değil dinsizdir. Allah'tan korkmayan, tek amacı kan dökmek ve acı çektirmek olan bir canidir. Bu nedenle, "İslami terör", "Yahudi terörü", "Hristiyan terörü" son derece hatalı kavramlardır. Çünkü İslam dininde ve diğer iki ilahi dinde hiçbir şekilde teröre yer yoktur. Aksine, İslam'a göre "terör" olarak adlandırdığımız eylemler (yani masum insanlara karşı işlenen cinayetler), büyük bir suçtur ve Müslümanlar bu eylemleri engellemek, yeryüzüne barış, huzur ve adalet getirmekle sorumludurlar.

... Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın.
(Bakara Suresi, 60 )


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder